Yaşamı Yaratmada İlk Adım--Hasan PulurOlaylar ve İnsanlar
DÜN, bugün, yarın Türkiye’de, kahvelerde, çay bahçelerinde, meyhanelerde, hapishanelerde, asker koğuşlarında, hamamlarda en çok konuşulan haber hangisidir?
Bir düşünsenize!
Hürriyet’in “Atma hocam/Din kardeşiyiz” başlıklı manşeti...
Erkek egemen bir toplumda bundan başka konuşulacak haber olur mu?
* * *
FATMA Aksu’nun haberine göre İlahiyat Profesörü Süleyman Uludağ, “Sufi Gözüyle Kadın” adlı kitabında “Cinsel gücün keramet olduğunu” söylüyor ve 80 yaşındaki bir şeyhin, bekâretini bozduğu 14 yaşındaki kızla, gecede 60 kere cinsel ilişkide bulunduğunu belirtiyormuş. Hatta şeyh hazretleri, “14’lük” kıza, “Eğer sana acımamış olsaydım, bu sayıyı yüze çıkarırdım, annen de artık kızımı seksenlik ihtiyara vermek istemem, diyemezdi’’ demiş...
* * *
ŞİMDİ söyleyin bakalım, bu haber kadar aklı fikri o işlerde olan erkeklerin ilgisini hangi haber çeker? Kahvelerde, kışlalarda, meyhanelerde bu haber konuşulmaz mı, yarı şaka yarı ciddi tartışmalar yapılmaz mı, bazıları da böyle şeyh hazretlerini tanıdığını söylemez mi?
(Evlad-ı vatanı, okuyup ilm-i irfan sahibi olsun diye kimlere teslim ettiğimiz de ayrı bir konu ya, neyse...)
* * *
EVET, söyleyin bu haber konuşulmaz da Soros destekli “Sivil toplum önderi”nin Başbakan’a evinde verdiği yemek, yemeğe katılanlar mı konuşulur?
Üstelik o yemeğin ya da bu yemeklerin herkes için türlü, çeşitli sakıncası da vardır.
Böyle bir yemekten söz edip yazdık diye kırk yıllık dostumuz, arkadaşımız Mehmet Barlas’ı küstürdük. Güngör Uras’ın bizden habersiz, gıyabımızda bütün arabulucu hamlelerine rağmen Mehmet Barlas “Bu kaçıncı?’’ diye kabul etmemiştir...
Doğru, Mehmet Barlas’ın müktesebatında o kadar çok “yemek vakası’’ vardır ki!
Hem bu sefer, bu davetin en doğal misafiri de o!
Ev sahibi olan “Sivil Toplum Önderi’’, Mehmet Barlas’ın kayınbiraderidir, adam Başbakan’ı çağıracak da, Başbakan’ın yanağından makas alan eniştesini mi çağırmayacak!
* * *
BAKIN lafı nereden nereye getirdik. Dilin kemiği yok derler, kalemin de kilidi yok!
Oysa biz gecede “altmış çeken” şeyh hazretlerini anlatıyorduk.
Bir “Petro hikâyesi” vardır bilir misiniz?
Hikâye Güney Amerika’da, bir kasabanın meyhanesinde geçer. Oradan buradan konuşulurken biri, bizim şeyh gibi birisini tanıdığını söyler, Petro gecede üç beş iş tutarmış!
Tesadüf Petro da oradaymış, lafa karışmış:
“Bu işin sayısı olur mu?”
“O ne demek?”
Petro öyle anlatmış ki, hemen genelevden bir kadın bulup getirmişler, meyhanenin ortasına yatağı sermişler:
“İşte at, işte meydan!”
Bir, üç ,beş, yirmi, yirmi beş!
* * *
MEYHANEYE uğrayan bir gazeteci olayı gazetesine telefonla bildirmiş, ertesi gün gazetede haberin başlığı:
‘’Petro elliyi aştı!’’
Böyle bir şey olur da kumarbazlar durur mu, hemen bahsi müşterek başlamış...
Ufacık haber, ajansların eline geçince dünya çapında haber olmuş, akın akın herkes kasabaya geliyor, Petro eş değiştire değiştire icraata devam ediyor...
Bakmışlar, olacak gibi değil, küçücük meyhanede boğulacaklar, hemen futbol sahasına geçilmiş, santra yuvarlağına karyola kurulmuş...
* * *
SONUNDA bir sınır koymuşlar, bin kere...
Herkes Petro’ya güveniyor, bire yüz oynuyorlar...
905, 950, 980...
Saha inliyor:
“Aslan Petro, kaplan Petro, dayan Petro, koçum Petro!”
Petro 999 doksan demiş ve kalkmış:
‘’Sıkıldım!’’
Tribünler başlamış bağırmaya:
“İbne Petro, ibne petro!’’
Siz bu hikâyeyi sevgili Altemur Kılıç ağabeyden dinleyeceksiniz, öyle bir anlatır ki, sanırsınız Petro karşınızda...
.png)




 






 
     