iSTANBUL

ciziyorum milliyet

leman 1resim yazı1resim yazı1resim yazı1resim yazı

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Topal ördeğin yarını!..Öcal ULUÇ

Topal ördeğin yarını!..

Yargıtay Başsavcısı’nın Anayasa Mahkemesi’nde “kapatma davası açtığı” hafta yazmıştım; “AKP için Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; AKP iktidarı artık ‘topal ördek’tir” diye!..
Halbuki o günlerde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere partinin ve hükümetin ileri gelenleri nasıl da “attıkları zaman” mangalda kül bırakmıyor ve herkese meydan okuyorlardı?..
Ne oldu?..
Dünya siyaset literatüründeki anlamı ile “Topal ördek”, şimdi kuzu kuzu “savunmasını yaptı”; Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekliyor!..
“Mahkeme davayı reddedecek” dediler, etmedi; “Anayasa değişikliği yaparak, parti kapatmayı önleyeceğiz” dediler, yapamadılar; “Referanduma gideriz” dediler, gidemediler; “savunma yapmayalım” dediler, yaptılar!..
Hele hele “erken seçime gidelim” kulisi yok mu; kahkahalarla gülüyorum!..
Milletvekili “onca uğraşmış, didinmiş, paralar dökmüş” seçilmiş gelmiş; “daha bir yıl dolmadan”, birileri çıkıp da “erken seçim için” oy isterse, o milletvekili “kuzu kuzu” gidip “erken seçim oyu” atar mı; “topal ördeği dinler” mi?..
Recep Tayyip Erdoğan’ın da, AKP’nin de büyüsü bozuldu!..
“Kapatmaya karşı Anayasa değişikliği referandumu” istese, partide “önemli firelerin olacağını” iyi bilen Recep Tayyip Erdoğan, “erken Millet Meclisi seçimi için” 340 milletvekilinin belki de yarısının “Evet” demeyeceğini bilmez mi?..
Eeee, nasıl olacak bu iş?..
AKP içinde “küçük bir azınlık hariç”, hemen herkes “Parti kapatılacak” kaderini paylaşmaya başladı; şimdi onlar için “Ne yapacağız” sorusuna “cevap bulmak” önemli!..
Akıllar başlara ancak “Sürücüleri, otobüsü duvara toslatınca” geldi; şimdi hükümet içinden de, Meclis içinden de, parti içinden de “Bu yanlışları neden yaptık, kimdir sorumluları, biz neden bugünlere kadar sustuk” öz eleştirileri, hem de “homurdana homurdana” yapılıyor; heyhat!..
“AKP’nin kapatılacağı” ve “üst düzey pek çok yöneticisinin siyasetten yasaklanacağı” ihtimali gün be gün “akıllara yatmaya başlayınca”, bu defa “iç ve dış siyasi baskılar” başladı; “bu iktidardan her istediğini alan” ABD’den ve AB’den “destek” alındı; Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Yargısı’na tehditler yağdırıldı!..
ABD “kısa zamanda uyandı” ve “kendileri için Türkiye’nin AKP’den daha önemli olduğu” gerçeğine varılarak, “geri adımlar” atıldı!..
içeride ise, açık açık “bazı göze batan bakanları değiştirelim, eleştirilere kulak vererek geri adımlar atalım, gergin havayı yumuşatalım, muhalefetle ve karşımızdaki milyonlarla uzlaşma yolları arayalım” görüşleri seslendirilmeye başladı!..
Bir yandan da “aba altından sopa gösteriliyordu”; hem de bakınız nereden; “AKP kapatılırsa, Doğu ve Güneydoğu DTP’ye teslim edilmiş olacak!..”
Hadi canım siz de, çocukların bile güleceği bir “tehdit” bu!..
Bugüne kadar olduğu gibi, “AKP kapatılınca”, yerine “bir başka parti” kurulmayacak mı; mesela “PAK Parti?..”
“Yöneticileri Anayasa dersi almış” bir PAK Parti?..
Neyse ben “içimdeki hissi” söyleyeyim; belki “AKP’lileri” biraz rahatlatır:
Anayasa Mahkemesi, “türban konusundaki Anayasa değişikliğini yok sayacak”; bu bir!..
Anayasa Mahkemesi “AKP’yi ‘odak hâli tam olarak gerçekleşmemiştir’ diyerek uyaracak, ama kapatmayacak”, velâkin “Recep Tayyip Erdoğan başta”, pek çok yöneticisine “siyaset yasağı” getirecek; bu iki!..
Rüyamda görmedim, düşündüm; ola bilemez mi?!..

****
HAFTANIN SÖZÜ

Merkez Bankası Başkanı açık açık söyledi; “3 yıllık sapma var; enflasyon hedefi ancak 2011’de tutabilir; yüzde 4 dedik, yüzde 9.3 olacak”; bu ne demek; “yüzde 130’luk sapma” demek; ama kabahat elbette ki iktidarda değil, vatandaşta; “fiyatları durmadan yükselen” ekmek, pirinç, et, peynir yerine, fiyatları yerinde sayan, hatta düşen pinpon topunu, dikenli teli, laptopu, MP3’ü yese ya!..

****

ÇİRKİN

Taksim dâr-ül islâm ve cihad...
“Ayaklar baş olmasın” diye “Taksim, 1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı!..”
“Ayaklar baş olsaydı” ne olacaktı; “Taksim, 1 Mayıs kutlamalarına açılacaktı!..”
AKP iktidarının başına göre, “ayakların baş olması”, yani “Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına açılması” demek, “kıyametin kopması” demekti!..”
ABD’li, Beyaz Saray’ın etrafında, Rus, “eski” adı “Kızıl Meydan” olan yerde, Fransız, Şanzelize’de çiçeklerle yürürken ve danslar ederken ve hatta “faşist” denilen Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından kucaklanırken, Türk işçisi “biber gazı” yiyor, “cop” yiyor; “gözaltı” yiyor!..
Sebep; “Kuzey Irak Dağları’nda terörü bitirmeye kararlı” Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugünkü yöneticileri, sanki “yüz binler bu ülkede Cumhuriyet Mitingleri yapmamış”, Taksim’de takımların şampiyonlukları onlarca bin insanla kutlanmamış, yüz binlere konserler verilmemiş gibi, “Taksim’de güveni sağlayamayız” itirafında bulunuyorlar da ondan; korku içindeler de ondan; tam bir “polis devleti” provokasyonu!..
Ne oldu peki; hani, “ayaklar baş olmayınca, yani “ayaklar, Taksim’de kutlama yapamayınca” kıyamet kopmayacaktı?..
“Aslında ayaklar baş olsa ve Taksim’de kutlama yapılsa kıyamet kopmayacaktı”, ama “başlar”, Taksim’i “dâr-ül islâm” ve “oraya yürüyen” işçilere karşı da “cihad” ilân edilmiş görüntüleri veren beceriksiz ve çirkin bir uygulama içinde eline kılıç yerine biber gazı ve cop verdikleri polisle “kıyameti kendileri hazırladılar”, hepimize “Keşke, ayaklar baş olsaydı, bu başlardan daha iyi baş olurlardı” dedirttiler; asıl önemlisi, yeryüzünde “on dört ülke hariç” her ülkede coşku ile kutlanan 1 Mayıs Günü’nde Türkiye’yi bütün dünyaya rezil ettiler!..
işte, AB’nin “Türkiye’yi demokratikleşmeyi başarıyor” diye pohpohladığı ve arkasında durduğu iktidar!..
“Tek parti iktidarı istikrar demektir” diye bu milleti “AKP’ye oy vermeye adeta mecbur eden” iş Alemi’mize de bir çift sözüm var:
Ne istikrar ama; utanç verici!..

****

BUGÜNLERİ FIKRALARI

Şapkanın altındaki kim?

AKP savunmasında “Bülent Arınç’ın Meclis Başkanlığı yaptığı dönemdeki söz ve eylemleri ile Recep Tayip Erdoğan’ın AKP kurulmadan önceki söz ve eylemlerinin partiye mal edilemeyeceği” öne sürülüyormuş!..
Tam da “gülümsemenin” zamanı:
Temel’in tarlasını su basmış, köylüler yardıma koşmuşlar; bakmışlar ki Temel ortada yok ama tarlanın ortasında suyun üzerinde gezinen bir şapka var!..
Köylünün biri Temel’in arkadaşı Dursun’a sormuş; “Bu şapka Temel’in mi?..”
Dursun cevap vermiş; “Sen Karadenizli değil misin?.. O şapka değil, o şapkanın altında Temel var; biz Karadenizliler her halükârda tarlamızı süreriz!..”

****

NOKTA

Küstahlar!..

Günlerce kıyameti kopardık; “Ermeniler, bir törende Türk Bayrağı’nı çiğnediler; şu küstahlığa bakın” diye!..
Şimdi, “küstah adamlar” kalkıp da bize deseler ki; “Siz değil misiniz, Avrupa’nın emri ile ‘Türklüğe hakareti’ suç olmaktan çıkaran ve de ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye yürüyen; ortada suç yok, neden kızıyorsunuz?..”
Ne diyeceğiz?..

****

KÖTÜ

Bugünün sebebi; Milli Eğitim!..

Recep Tayyip Erdoğan “biraz” mantıklı ve makûl düşünebilse, uzağı bıraktım, “birazcık” önünü görebilse, geçmişten ders alabilse, ne Türkiye, ne partisi ve ne de kendisi bu duruma düşerdi; yapmadı, yapamadı!..
Uyarılara kulak asmadı; “demokratik rejimler için” en tehlikeli “sapma” olan “Meclis’te çoğunluğum, ben her istediğimi yaparım” inadı ve ısrarı ile bugünlere geldi!..
Şimdi çaresiz “kaderini” bekliyor!..

Aynadaki yüz...

insanlar “bir şeyler konuşmadan önce” aynaya bakıp, “Ben ne yaptım, şimdi ne yapıyorum” diye düşünmeli!..
Üstelik “bu” insanlar “önemli bazı kuruluşları temsil ediyorlarsa” ve de kendilerini “önemli insanlar” olarak kamuoyu önüne hemen her gün sürüyorlarsa, aynanın önünde bir defa değil, on defa düşünmeliler!.. Yoksa, “başkasını eleştirirken, kendi yaptığını unutanları”, birileri de çıkıp fena hâlde mahcûp eder!.. Mesela, izmir Ticaret Odamızın anlı ve de şanlı Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş da aynanın karşısına geçip, “EXPO 2015 olayında her şeyi daha baştan darmadağın edenin ve de EXPO ile izmir arasında uçurumu çok açık ki, ‘çok başlılık’ dinamitiyle açanın kim olduğunu” aynada gördüğü yüze sormalı ve sonra “suçu başkalarına yüklemeye kalkışmamalı” idi! Zira “aynada gördüğü” yüzün, hiç yoktan ve “bu tip organizasyonlarda dünyada geçerli olan teamüllere aykırı olarak” başlattığı “Baş ben olmalıyım” kavgasının sorumlusu olduğunu kolayca anlayacak olan Demirtaş, belki de “savaşı, kan davası hâline getirerek” sürdürmeyecek; susup oturacaktı!.. Bunu yapmadığı gibi, hâlâ “EXPO’nun alınmamasının sebebi Aziz Kocaoğlu’dur, falanca olsaydı alırdı” deyip duruyor!..
Gülüyorum; falanca’nın EXPO’yu alıp alamayacağını bilemem, falcı değilim. Ama “falancanın aldığının ne olup olmadığını” çok iyi biliyorum; ortalığa saçılan onca paraya ve emeğe rağmen, alınanın ne işe yaradığını “çok yazdım”, tekrar yazmayayım!.. Ve asıl önemlisi, sayın Demirtaş, “Siz EXPO’yu bırakın” da, âlâyı vâlâ ile “ eşli-çocuklu, arkadaşlı-dostlu büyük kafilelerle yaptığınız” Türkiye Ege Kıyıları-Yunanistan Ege Adaları Ekonomi Zirvesi gezintilerinde ne yapıyorsunuz onu bir anlatın bakalım da, “elde edilen” başarının ne olduğunu, “atılan taşın ürkütülen kurbağaya değip değmediğini” anlayalım!..
Karşı taraftan “görevli ve sorumlular dışında, ancak 5-10 iş adamının o da nezaketen katıldığı” bu toplantıların “onca Egeli iş adamına ve ülkemize ne getirdiğini” de bir öğrenelim!..
Ben de diyorum ki; “Ekrem Demirtaş’ın yerinde filanca olsaydı, Ege ve Türkiye şimdiye kadar çok daha büyük kazanımlar elde eder ve mesela belki de bunca zamandır “ninni gibi” söylenen “Ege Girişim Bankası (Business Aegean Bank)” çoktan kurulmuş olurdu; ne dersiniz sayın Başkan?.

amozon magazası